Mus'ab, odanın kapısından içeri girdi. Henüz yeni abdest almıştı. Odanın ortasında durduğunda beyaz gömleğinin kollarını düzeltti. Siyah sakalının üzerindeki su damlaları süzülerek billurlaşıyordu. Siyah ve gür sakalı, yüzünün aydınlığını yanaklarında toplamıştı. Parlayan gözleri birer yakamoz, ışıldayan dişleri birer inciydi. Uzun saçları, yer yer kıvrım kıvrımdı. Bakakalmıştık! Hz. Yusuf Peygamber'i hatırlayıp "Mus'ab da bu ümmetin Yusuf'udur." demekten kendimizi alamamıştık.
Latif ...