1922 yılında Atatürk'ün valideleriyle tanıştım. Kır düşmüş sarı saçları ve mavi gözleriyle o, yaşlı bir Mustafa Kemal'i andırıyordu. Rumeli şivesiyle konuşuyor, zeki bakışlı ve eski İstanbul hanımları giyinişinde bir hanımefendiydi. Durmadan oğlundan sitayişle bahsediyordu. Kendisine ilk sualim şu oldu: "Gazi hazretlerinin doğum günü ile ayı bir yerde yazılı değildir. Hangi ay ve günde doğmuşlardır?" dedim. Biraz düşündükten sonra: "O zamanki Hamidiye kâğıtlarına gün ve ay yazılmaz sadece sene y ...